10 Şubat 2011 Perşembe

Uzun Süre Sonra Ben Geldim!

Merhaba sevgili blog ahalisi! Nasılsınız bakalım? Uzun zamandır cidden seni boşladığımı fark ettim, daha doğrusu Diğğ fark ettirdi ve hazır kendimi süper yazma heveslisi olarak görüyorken buraya da bir uğrayayım dedim.

Valla görüşmeyeli hayatımda çok çok çok büyük değişiklikler oldu doğrusunu söylemem gerekirse. Öncelikle okul kısmından başlamam gerekirse, ilk dönemi bitirmiş durumdayım. Yani mezun olmama sadece 1 dönem kaldı. Çok değişik geliyor biliyor musun, bir dönem sonra üniversite mezunu diye anılmaya başlayacağım. Daha geçen günlerde ÖSS' de ne yapacağım diye düşünüyordum yahu! Dönemin nasıl geçtiğine gelirsek, aslında o kadar yatarak ve bir o kadar da çalışarak geçti desem yalan söylemiş olmam. Neden çok çalıştığıma gelirsem, dersler çok zor, neden yattığıma gelirsem, 6 dersin 4ünde aynı konular anlatılıyor. Ama derslerin hepsinin maşallahı var. Bir doku kültürü diye ders almışız, peeeh, düşman başına. Aslında ders çok zevkli ama iki hocanın notu da o kadar garip ki. Biri resmen gereksiz, diğeri de 26 sayfa ama sayfa kenarlarına o kadar çok not almışım ki 126 sayfaya bedel olmuş resmen. Sağlık fiziği diye bir ders vardı, aman o da düşman başına. Hoca çok iyi aslında ama gidip öyle garip yerlerden öyle sorular soruyor ki, anlayan beri gelsin. Hoş dersi AA ile geçtim ama bu zor olmadığını göstermiyor sonuçta dersten birileri AA ile geçmeli. =)) Dönemdeki en kolay ders sanırım radyasyon kimyasıydı. Hem hocayı çok sevdiğimden, hemde bana göre sınavları kolay sorduğundan sanırım. Başka başkaaaa, okul bu dönem eğlenceliydi. 160 kişilik sınıftan birden 20 kişilik bir grup haline dönünce garipsedim tabi. Çok daha rahat ama bir o kadar da riskli. =) Rahat, çünkü hocalarla çok rahat iletişim kurabiliyorsun. Direk hocayla muhabbet halindesin zaten. Riskli çünkü hocanın sana soru sorma olasılığı çok daha fazla, dersi takip etmek durumunda kalıyorsun yani.
Ama memnunum ben şu an için. =)

Bunun dışında evde pek bir değişiklik yok, her şey yolunda, her şey güzel, her şey mükemmel diyebilirim. =))

Amaaaa...
Bu yazıyı yazmadan önce hafiften bir bloguma göz attım da uzunca bir süre tek bir kişi hakkında yazmışım...
Şu anda yazacaklarım var, evet.
Öncelikle, hayatımdan çıktığı için aşırı derecede sevinçliyim!
Evet, zor oldu ama benim için tamamen bitti bu sefer. Konuşmuyorum, görüşmüyorum, adını bile söylemiyorum, hakkında tek kelime bir şey bile duymuyorum artık!
Benim için o öldü, toprağa gömdüm üstüne cenaze namazını bile kıldırdım.
Çok dayandım... Yaptığı her şeye dayandım. Söylediği her şeyi yuttum, hepsine karşı güçlü durdum, en azından güçlü durmaya çalıştım. Ne zaman hayatıma biri girecek olsa, ondan önce davrandı ve hayatımda boy gösterdi, sonrasında da aynı hızla çıkıp gitti, ben fırsatı kaçırdığımla kaldım...
Ama ne oldu biliyor musunuz?
26 Aralık Pazar günü saat 09:30' da ÜDS' ye girdim...
Bir gece öncesi...
Telefonuma gece 12' ye doğru gelen mesaj... Atan kişi malum...
"Napıyorsun?"
"Yarın sınavım var. Yatmaya hazırlanıyorum."
"Ne sınavı?"
"ÜDS, dil sınavı. ÖSYM yapıyor. Yüksek lisans için gerekli"
"Yaaa, bırak bu sınavları, boş işler bunlar. Girip ne yapacaksın. Git arkadaşlarınla gez, dolaş. Gelsene MSN' e konuşalım..."
Tepemi attıran şey bu cümle oldu işte. Benim yakın geleceğim için bir hayalim var. Ben akademisyen olmak istiyorum. Bunun için çalışıyorum, bunun için uğraşıyorum... Ve 17 senelik arkadaşım bunu bilmesine rağmen, amacımı görmezden geliyor...
Çok acı bir şey biliyor musunuz...
Neden acı olduğunu şimdi söyleyeceğim hatta.
"Yatıyorum ben, yarın konuşuruz. İyi geceler..."

Aradan 5 dakika geçmesiyle tekrardan mesaj. Bir süre bakmadım sinirlerim bozulmasın diye, sonrasında bir mesaj daha... Öyle olunca artık bakma zamanı geldi dedim kendi kendime...
Mesajı atan... Kesinlikle malum kişi değil... =)
Hatta onun kadar uzun süre tanıdığım bir insan bile değil... 4 hatta 5 sene önce, dershanede sadece her sabah "Günaydın" dediğim ve son 1 aydır biraz biraz muhabbet etmeye başladığım bir insan...
İki mesajda ondan, birincisine cevap vermeyince, ikincisini atmış...
"Yarınki sınavın için başarılar diliyorum ve inanıyorum ki çok iyi bir sonuç alacaksın. Ben sana güveniyorum ve eğer hala uyumadıysan lütfen artık yat, yarın sabah erken kalkacaksın."
Ya...
Bir tarafta sürekli konuştuğun 17 senelik arkadaşın!
Diğer tarafta sadece selamlaştığın, Aralık başı gibi muhabbet etmeye başladığın başka bir arkadaşın!
Aradaki farka bak be!
Dağları bile aşmış resmen!

İşte o an daha iyi anladım...
Herkesin bir sabrı vardır ve ben sanırım onu doldurduğumu o an anladım... Ona verdiğim değeri aynı şekilde bana göstermediğini çok çok çok geç olmuş olsa bile sonunda anladım. O iki insanın iki mesajı arka arkaya yollaması beynimde resmen şimşekleri çaktırdı. "Öyle mi?" dedim kendi kendime. "Gösterdiğin değer bu mu?"
Bir süre sonra o 17 senelik arkadaşımın mesajlarına cevap atmamaya başladım. Ya da geç cevap atıyordum çünkü resmen boğuyordu beni. Yok "Sen artık beni sevmiyorsun" yok "Sevgin iki günlükmüş anladım..."
Ulan amk! 1 sene boyunca bana o kadar şey yapmana rağmen seni sevmişken bana nasıl bunları söyleyebiliyorsun! Yaptığın her şeyi, söylediğin her şeyi sineye çekebilmişken, artık ayakta durmaya halim kalmamışken sen nasıl benim sevgimden şüphe duyabiliyorsun?
"Evet" dedim. "Sevmiyorum artık ben seni!"
Verdiği cevap mı? =)
"Seviyorsun ama duygularını engelliyorsun, bastırıyorsun"
Ah ulan ah. Madem böyle düşünüyorsun onu neden yazıyorsun, beyinsiz!?

Yılbaşı günü... 2010' un son günü, bütün iplerin koptuğu gün oldu benim için. Artık dayanamadığıma karar verdim. İçimden geçen, ağzıma gelen her şeyi söyledim sonunda. Fbook'tan engelleyip sildim, MSN'den engelleyip sildim, telefonda tuttuğum bütün mesajlarını ve numarasını da sildim!
Rahatlamıştım...
Hayatımdan onu attığım için rahattım... =)
Doğrusunu isterseniz, üzülmüştüm o an. 17 seneyi birden silmek, hiç kolay olan bir şey değildi... Ama üzülmemi engelleyen şey ne oldu biliyor musunuz? İşte o 1 aydır konuştuğum arkadaşım oldu. 17 sene nerede, 1 ay nerede değil mi? İnsanı en çok yaralayanların neden en çok güvendikleri insan olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum... 31 Aralık 2010 tarihinde, 2010 senesinin son gününde, son saatlerinde, 17 senelik arkadaşlığı resmen çöpe attım. 2010' un son gününde, benim için acılarla dolu olan bir sene dışında, bir defteri de kapattım aynı zamanda...
Ve 2011' in ilk dakikalarında...
Attığım yılbaşı mesajları ve aldığım cevaplar...
Yepyeni bir defter, yepyeni sevgi dolu sayfalar...
Bu seferki benim gösterdiğim değeri bana da gösteriyor üstelik... =)
Kim olduğunu görmek için Fbook' a bakabilirsiniz. =)

Demek istediğim o ki, arkadaşlıklarda kaç yılı birlikte geçirdiğiniz önemli değilmiş...
Bazen 17 sene yerine, 1-2 ayı tercih etmeniz sizin için çok daha iyi olabiliyormuş...
Daha mutlu olabiliyormuşsunuz...
Tek yapmanız gereken, "Yeter artık" diyebilmekmiş...
Her şeyi silmeyi göze almakmış...

Ve evet, bunu yaptığım için çok mutluyum...
=)

4 yorum:

  1. Bugün yaptığım en iyi şey; sana selam vermek ve yazmanı desteklemekti.
    Normalde uzun yazılar beni çok boğar, sinir olurum okuyamam, daralırım. Ama seninkinden hiç sıkılmadım. Su gibi aktı geçti, upuzun yazı kısacık geldi.

    Özlemişim seni Gizmo.
    O arkadaş olayında kesinlikle sana katılıyorum. 2010'un sonları, 2011'in başları kesinlikle benim içinde çok farklıydı. Ama iyi oldu biliyor musun, seninde böyle bir şeye cesaret etmen çok iyi bir şey. Bir sene bile dayanmamalıydın. Boş yere üzüldün. Ama artık geçti. İyisin sen. Süper düpersin hatta :D

    Yaz hep, seviyorum seni!

    YanıtlaSil
  2. Vallahi Diğ, sen olmasan blog daha uzun zaman beklerdi. Ama açıkçası bugün seninle konuşmak çok iyi geldi. Seni ne kadar özlediğimi fark ettim. =))

    Teşekkür ederim yorumun için, yorumlarını ayrıca özlemişim zaten... =))
    Bir sene bile dayanmamalıydım ama insan o sırada fark edemiyor ki Diğ. Yani bende hiç istemezdim o kadar dayanmayı. Nasıl bir sabır varmışsa o sırada bende...

    Zaman buldukça yazacağım Diğ, bundan emin ol! =)
    Bende seni seviyorum. =))

    YanıtlaSil
  3. Bende seviyorum bende özledim banane banane !
    Gizmo bence hayatındaki en iyi kararlardan birini vermişsin :)

    YanıtlaSil
  4. Kuzuchaaaan! ^^
    Bende seviyoruum, bende özlediiim. ^^

    Evet, biraz öyle oldu, hayatımdaki en iyi ve hiç pişmanlık duymadığım kararlardan birini verdim. =) Mutluyum, huzurluyum en azından. =)

    YanıtlaSil