17 Şubat 2011 Perşembe

Benim Zamanım!

Artık sen susacaksın, ben konuşacağım.
1,5 yıldır sürdürdüğüm suskunluğum sanma ki söyleyecek bir şeyim olmadığından, söyleyecek o kadar çok şeyim var ki aslında, artık sen bile şaşıracaksın bu duruma...
Seninle ilgili son kez yazıyorum belki de, bu yazıyla birlikte içimde sakladığım, tuttuğum, söyleyemediğim şeyleri söyleyeceğim. Zehrimi son bir kez daha akıtacağım ve defterini tabutunun içine bırakacağım, sonsuza kadar...

Şimdiye kadar her "Nasılsın?" diye soruşunda, "İyiyim" diyordum ya, yalan işte! Senin yüzünden hayatımın en boktan senesini yaşadım, hiç mutlu olmadım, hiç iyi olmadım! Reflü ve gastritim azdı senin yüzünden, mide kanaması geçirme eşiğine geldim! Ben sana yalan söyledim çünkü aslında sen hiçbir zaman benim gerçekte nasıl olduğumla ilgilenmedin! Ve bende sana karşı güçsüz görünmek istemedim, güçlü göründüğüm maskelerimden birini taktım ve asla önünde tökezlemedim. Ama bunları yaparken o kadar yoruldum ki, kendimi tüketmeye başladım! Senin yüzünden yeni bir 'Gizem' kimliğine büründüm ben!

Şimdiye kadar geçen süre zarfında beni kaç kere özlediğini, beni kaç kere sevdiğini söyledin bir say bakalım? Ve hepsinin yalan olduğunu bile bile ben sana kaç kere kandım acaba? Kaç kere? Sayılamayacak kadar çok. Utanıyorum resmen her defasında sana inanmış olmamdan, utanıyorum resmen bu kadar kolay kanmış olmamdan. Bana her kollarını açışında, ben sana kalbimi açtım ve ne mi oldu sonunda? Sen daha iyi bilirsin üç gün sonra başkalarının koynunda uyandığını. Sen daha iyi bilirsin, korkudan ayaklarının nasıl kıçına vura vura kaçtığını... Benimle ilgili her şeyi bir anda hayatından silişini... Ama biliyordun hep. Orada seni birinin beklediğini biliyordun ve her batağa saplandığında seni benim kurtaracağımdan emindin! Ve evet, ben hep öyle yaptım. Seni bataklıktan çıkartırken o bataklığın içine ben saplandım! Ne için? Ne içindi bütün bunların hepsi söylesene? Beni tekrardan o çamurun içine atmak için miydi? Sen orada gününü gün ederken, benim çırpınışımı izleyip eğlenmek için miydi her şey? Gülmen için miydi? Nasıldı peki? Yeteri kadar eğlenceli miydi? Yeteri kadar eğlendin mi? Her yüzeye çıkışımda bir kez daha senin tarafından batırılmamla dalga geçtin mi?

Şimdiye kadar sen konuştun, ben sustum. Bana binlerce, belki de milyonlarca yalan anlattın, kimi zaman anlattığın şeylere sende inandın ama ben sustum. Gerçekleri bildiğim halde, onları gördüğüm halde tek bir şey bile söyleyemedim, sustum. Susmak bazen yapılabilecek en güzel şeydir dedim ve yine sustum. Her hareketinde, her sözünde, vurduğun her tekmede ben biraz daha batarken, sustum. Konuşsam bana ait olmayan şeyler söyleyecektim. Konuşsam yine beni susturacaktın, "Ben aslında seni düşünüyordum" diyerek. Bunun bile bir yalan olduğunu bilerek sustum...
Sen hareketlerinin bana olan yansımasını hiç düşünmeden hareket ettin. Her 'beni düşünüşünde' ben biraz daha kendimden uzaklaştım. Sen korktun, son hız kaçtın, ben biraz daha dibe battım... Tam biri yardım elini uzattığı an, sen yine karşımdaydın... Yine biraz daha dibe ittin beni... Benim şu an kendime ve karşımdakine güven sorunum varsa, hepsi senin yüzünden...
Ama ne oldu en sonunda biliyor musun? O kadar dibe ittin ya beni hani, ben sonunda zemini buldum... Ve beni oradan çıkartan kişi bir o kadar senin aksin oldu...
O kadar senelik arkadaşlığımız, o kadar senelik dostluğumuz, hadi seni sevmemi geçtim, her şey boşunaymış be! 17 senelik arkadaşlığımızı sen harcadın bitirdin. İnsan "Dostuz" der her şeyden önce de yaptıklarına sınır koyar değil mi? En zor anımda, sana ihtiyacımın olduğu anda sen yoktun... Ve yanımda kimler vardı biliyor musun? 3 belki de 4 senelik arkadaşlarım vardı. Forumda tanıştığım arkadaşlarım vardı hep yanımda! İşte o zaman anladım, kaç sene arkadaş olunursa olunsun, arkadaşlık vasfına erişmen için seneye ihtiyacı yokmuş insanların. Karaktere ihtiyacı varmış, karaktere! Senin sahip olmadığın o şeye!
Ve senin sayende anladım, kimlerde o karakterin olduğunu... Herkes beni bir parça daha yüzeye çekerken, en büyük yardım elini uzatan insan, sadece sabahları "Günaydın" dediğim insan oldu. Ve tam o anda tekrardan girdin hayatıma... Bir parça daha dibe itmeye çalıştın beni ama ben çoktan yeryüzüne çıkmıştım, üstelik kimseyi bataklığa çekmemiştim, beni oradan çıkartmışlardı...

Sayende öğrendim yalan söylemeyi...
Sayende öğrendim tükenmeyi...
Sayende öğrendim dibe batmayı...
Sayende öğrendim yüzeye çıkmayı...
Sayende öğrendim küllerinden yeniden doğmayı...

Ve sayende öğrendim, gerçek dostluğun lafta ve kelimelerde sınırlı kalmadı...
Hepsi senin sayendeydi...
-di...
Artık sen susacaksın, beni dinleyeceksin çünkü ben konuşuyorum!
Son defa zehrimi akıttım ve bitti...

Söylemekten gurur duyuyorum çünkü artık BENİM ZAMANIM!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder