10 Ağustos 2010 Salı

Ve Hayat...



Ve hayat her şey yolundayken, dur dedi artık
Ve hayat herkes evindeyken, dur dedi artık
Ve hayat, -ki canına tak etmişti- sus dedi artık
Ve hayat...

Günlerdir yazmak istiyorum ancak ne yazacağıma ya da ne anlatacağıma karar verebilmiş değildim doğrusu.
Ya da nereden başlayacağıma diyeyim.
Sıkıntılardayım. Yine.
Ya da aslında sıkıntılarda değilim, sadece moralim bozuk. Yine!

Halbuki o kadar güzel günler geçirdim ki anlatamam. Yazlıkta eskiden takıldığım bütün arkadaşlarım burada gibi bir şeydi. 3 4 gün boyunca hep onlarla yedik, içtik ve gezdik. Özellikle içme kısmını bol bol yaptığımızı söyleyebilirim. Her gece 3 4 gibi eve gelip, sabah 10da denize indim. Artık eskisi kadar hayat dolu değilim ama onu fark ettim, ciddi anlamda zorluk yaşadığımı söyleyebilirim yani,  ilk 2 günden sonrası için.

Sonracığıma babiş İstanbul' a döndü, anne kız başbaşa yazlıkta kaldık. Babişi özledim. Ayrıca gelse de beni İstanbul' a gönderse diye beklediğim de söylenebilir.

İstanbul' a dönmek demişken, aslında hiç istemiyorum biliyor musun bunu? İstanbul' a dönünce halletmem gereken o kadar çok şey var ki, o kadar çok kişiyle görüşmem gerekli ki, hiçbirini yapmak istemiyorum doğrusu. Daha doğrusu, hepsini yapmak istiyorum ama arada görüşmek istemediğim çok kişi var.
Neden böyle her yaz millet bana sarar ki, ben onu bir anlasam? İlkokul arkadaşlarım, uzaktaki arkadaşlarım... Kardeşim yazın hepinizin testosteron seviyesi tavan filan mı yapıyor, biri bana açıklasın artık şunu.

Bu arada ben senede bir kere canım diyormuşum bir insana, evet bunu da istatistiksel olarak gördük.

Mutsuzluğuma gelince...
Ne olabilir ki yani?
Hayatımdaki her şeyden kurtuldum, kardeşim bir tek ondan kurtulamıyorum ya. Ruh halim bozuldu, sinir sistemim dengesizleşti, akşamları kabus görür oldum, uyumak istemez - uyanmak istemez oldum. İstanbul' a hem gitmek - hem gitmemek istiyorum. Okul hem başlasın - hem başlamasın istiyorum. Hem mezun olayım - hem olmayayım istiyorum.
Ulan 1 sene sonra okul bitmiş olacak, hatta ne 1 senesi, daha bile az var. Ve ben seneye bu satırları kim bilir nasıl bir telaş içerisinde yazacağım. Ve hayatın bana ne getireceğini bilmiyorum, biraz da bu yüzden korkuyorum diyebilirim. Yüksek lisans? İş? Belki bir sevgili?
Hayır, hiç sanmıyorum.
Ben tek başıma daha mutluyum.
Geçen sene, tam aşık olabileceğim adamı buldum dedim, gerçekten olabilir bu sefer dedim.
Başka bir kız için gitti.
Ah, pardon başka bir kız değil.
Yatabileceği bir kız için gitti.
Evet, bu daha doğru oldu.
Erkeklerin bu ikinci beynini de anlamıyorum. Nasıl bir insan hormonlarının etkisinde kalabilir ki ya? 
Of neyse.
Evet, ne diyorum, ben tek başıma daha mutluyum.
Nokta.



PS: Yine de oturup ağlamak istiyorum.

1 yorum:

  1. Gizmo seni çok özledim öncelikle.
    Yazılarının da ne kadar içten yazdığını hatırladım ve onları da özlediğimi hissettim.
    Şu erkekler için dediğin lafa %100 katılıyorum
    aynı deneyimi bende yaşadım çünkü
    tam aşık oldum dediğim biriydi ki gitti
    oynaşabileceği bir kız için
    o tarzda bir kız olmadığım için mutluyum ben :)

    YanıtlaSil